Bir Pazar günü öğleden sonrasına dönüşmüş herşey. Biraz sahipsiz, biraz haddinden fazla sahiplik iddiasında.
Nasıl bir şey izah edeyim şimdi size; hani köşe başlarında sokakların , hayatla karşılaştığımızda henüz onu tanımadığımız yahut tanısak bile önümüzü ilikleme mecburiyeti hissetmediğimiz zamanlardan bir Pazar öğleden sonrası düşünün. Hava bulutlu olsun mesela o gün. Size ait olduğu hevesine kapılın böylece, zira bulutlu havalar biraz daha sahipsizdir bulutsuz havalarla mukayese edildiğinde. Onu da siz sahipleniverin. Bir Pazar öğleden sonrası olsun. Siz hayatı henüz görmemiş olun. Köşe başlarının köşe başları olduğunu da fark etmemiş olun hatta. Sevimli bir sadelik niteliği adledin pazarlarınıza.
Bir yoldan yürümek , bir yolu seçmek İKİ YOL dan, daha kolay olsun mesela eve varmak için. Eve varmak bir bütünü anlatsın o Pazar öğleden sonrasında.
Siz çatıları seviyor olun en çok. Çatılarla gökyüzünü düşünüyor olun sıkça. Pek az kelimeyle çok şey tasvirleyin. Yetsin size o Pazar öğleden sonrasında herşey. Azlık da, eksiklik de yetsin. Bir siz kalın hatta, bir hesaptır tutturun kendinizle. Kendi fazlalarınızdan serpin eğer çok lazım gelirse sokağın sessizliğine. O da yetsin ziyadesiyle. Isyan sanarda umarsılığına ,utanır gibi olur belki biraz sokakda.
O Pazar öğleden sonrasında soranlara söyleyebileceğiniz tek sıkıntınız , annenizin kavun sevmiyo oluşu olsun. Biraz şiire benzeyin, biraz senaryosu olun garipliğin başkalarınca.
Yalnız dolaşın bu Pazar öğleden sonrasıda sokaklarda. Anneniz hala kavun sevmiyor olsun. Siz yine hesapları denk düşüremeyin… Havaysa yine bulutlu nasıl olsa.