Öykü-Dizi

Kıydılar Bize – 9.Bölüm

9. Dokuz. Bildiğimiz dokuz.

Oy pusulalarının başında dikildi İzzettin Nikolayeviç. 32 yaşında olmasına rağmen daha evvel hiç oy kullanmamıştı. Heyecanlıydı da biraz. Şu ana gelene kadar ise hiçbir şeyden emin olamadı. Bu seçim nedenini bilmediği bir kuvvet ona oy kullanmayı emretmişti adeta. Görevliye telefonunu ve kimliğini bıraktıktan sonra girdi örtünün ardına. “Bu anasını sattığımın seçimleri yüzünden ne kadar para harcanıyor kim bilir?” dedi. Pusulaya baştan sona baktı ve oyunu kullandı. Çıktıktan sonra görevlilerin gözlerinin içine bakarak çıktı sınıftan.


Hava bulutlu ve kapalıydı. Bohemlik katıyordu insana ve belki de sırf bu yüzden mutsuzdu. Belki de demokrasiye olmayan inancına rağmen oy kullandığı için. Her ne sebepten olursa olsun mutsuzdu İzzettin Nikolayeviç. Okuldan çıkar çıkmaz bir sigara yaktı. Dumanını uzun süre üflemeyerek yaprakların hışırtısını dinledi. Duvarın dibine doğru ağır adımlarla yürüdü. Altında durmanın yasak olduğu sarkaçların altında duruyordu. Sigarası bittiği gibi yağmur başladı. Bir anda bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Bir an içine yakamoz belirdi. Yakamozu acı acı söyleyerek attı kendini yağmurun içine. Hasta olacaktı lakin bu onun için pek de önemli değildi. Ağır adımlarla manava kadar gitti. 3 biber, 3 domates, 3 yumurta ve bir kalıp peynirin üçte birini alarak tekrar yağmura atladı. Eve varıncaya kadar her yeri ıslanmıştı. Her yeri.
Menemen yaptı, yedi, sofrayı toplamadı, akşama doğru bir daha yedi. Saat on gibi seçim sonuçlarına baktığında oy verdiği partinin barajı aşamadığını gördü. Demokrasiye olmayan inancı bir defa daha perçinlendi lakin bir daha yiyemedi. Ekmeği bitmişti. Çıkıp almaya da üşendiğinden daha da acıkmadan uyudu.


Uykusunu bölen sokaktan gelen sesler olmuştu. Gece iki buçuğu geçmişti. Karşı apartmandaki orta yaşlarda bir adam üst komşusuna bağırıyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu. Kalkıp camı açtı.
Karşı binadaki adam: “Her gece her gece aynı şey. Kafayı çekip sabaha kadar ses yapıyorsunuz. Yetti be. Sabah uyanıp işe gideceğiz. Bizler mavi yakalılar siz sabahlara kadar eğlenin diye üretmiyoruz. İnsanlığa bir damla olsun faydanız yok. Yalnızca ebeveynlerinizin size zar zor gönderdiği paralarla sevişiyor, içiyor, çocuklar gibi eğleniyorsunuz. Böyle hayat olmaz. Büyüyün biraz, birey olun” dedi. Bu konuyu içine fazlasıyla attığı aşikârdı.


Üst kattaki kadın öğrenci ise yıllardır bu suçlamaları bekliyormuşçasına cevap verdi. “Kiminle yattığım da ne yaptığım da seni ilgilendirmez. Üretiyormuş. Bak bak laflara bak. Sanki bana üretiyorsun. Çalışıyorsun alıyorsun paranı. Fazla konuşma. Özgür bir ülkede yaşıyoruz.”
Karşı binadaki adamın alt komşusu: “Allah belanı versin. Polisi arıyorum.” dedi. İçeri girdi. Konuya neden dahil olduğunu hiç kimse anlamamıştı. Bu olayın ardından herkes camı kapattı ardından perdeyi ve ışıkları. (O gece polis gelmedi. Üst kattaki öğrenci kız ise ses yapmadı lakin adam sabah uyanmakta hayli güçlük çekti ve gergin bir şekilde işe gitti. Farkında olmadan üç kişinin kalbini kırdı.-Burada romantizme yani 19.yüzyıla dönüyoruz.-


İzzettin Nikolayeviç, konuşmalar bitince camı kapatıp tekrar yatağına geri döndü. Bir buçuk dakika sonra uyuyakalmıştı.


 

Previous ArticleNext Article

Bir yanıt yazın