10. On. Bildiğimiz on.
Yazlık bir yerdi. Ağustos’un üçü, beşi, altısı. Güneş ufak ufak izin isteyerek garba çekiliyordu.
Bir yazlık evin ikinci katında üç adam oturmuş bira içiyordu. İkisi üstsüz, biri değil. Üstsüzler yan yana ve üstsüzlerin birinin saçı uzun, arkadan toka ile tutturulmuş. Diğer üstsüz kısa saçlı, sakallı ve boynunda kalınca bir zincir. Zincirlerinden kurtulmak için onca mücadele veren insanlığa bir hakaret olarak algılansa büyük bir kavga çıkabilirdi. Algılanmadı.
Zincirli adam özel seri içiyordu. Şişenin dibinde kalan birayı da bir defada çekerek denize baktı. On iki saniye sonra yanındakilere dönerek:
-Usta var ya bizim sülaledeki herkes aldı yürüdü. Yerlerini hep adını söylemiyorum o partiye sattı. Hepsi aldı yürüdü.
Konuşmasını tamamladıktan sonra garson çocuğa dönerek bir bira daha istedi. Devam etti.
-Hee! Sen neden satmadın diye sorarsanız eğer, biz toprak aşkıyla yanıyoruz, vatan, millet aşkıyla.
Eliyle bir işaret yaptı. Ne yaptığını hepiniz biliyorsunuz.
-Bizde böyle baba biz satmayız. Ha ona sattılar da diğer laiklere satmadılar mı sanıyorsunuz onlar da kendi partilerine satıp vurgunu yapıp zengin oldular. Şimdi hepsi iş hanlarında çalışıyor. Paranın da annesini…
-Yok, baba öyle denmez, dedi üstsüz olmayan. Cümlenin nereye gittiğini kestiriyordu.
-Denmez de işte insanın içi yanıyor baba. İnsanın içi yanıyor içi. Bak şu son on beş günde 60 şehit verdik. Polis, asker, kardeş, abi hepsi bizim insanımız.
Yine hiddetlenmişti üstsüz ve zincirli adam. Garson birayı masaya bıraktı.
-Şimdi böyle ortamda ben benim oğlanı askere gönderir miyim? Göndermem. Ne olacağı belli değil. Ama ileride bir savaş çıkar, saflar belli olur o zaman oğlan da, ben de, rahmetli babam da cepheye gideriz. Babam gerekirse mezarından kalkar yine gelir.
Zincirli adamın yeni savaşlardan haberi olmadığı aşikârdı. Kafa olarak konvansiyonel savaşlarda veya 20.yy siper savaşlarında kalmıştı. Gerilla mücadelesinden, Afgan savaşçılardan, Suriye’den, Irak’ta Amerikan askerlerine karşı verilen mücadelenin tipinden de haberi yoktu.
Zincirli adam kafasında biriken terleri sağ avucu ile silip, elini de tişörtüne sildi. Konuşmasına devam etmeden elindeki tişörtü tekrar masaya bıraktı.
-Bunların da iyisi kötüsü var ama abi hain bunlar hain. En iyilerinin bile 3 tanesi yan yana gelsin bak neler yapıyor.
Bunları söylerken sesini o kadar alçaltmıştı ki kendi seviyesinde konuşmuştu.
-Abi, biliyorsunuz atalarımız ne der. En iyisi, ölüsüdür der. Demez mi?
Diğer üstsüz adam ayağa kalktı.
-Usta bölüyorum ama telefonu şarja takmam gerekiyor.
Zincirli adamın keyfi pek yerindeydi.
-Şarj değil oğlum şarz şarz. Sen de mi bölücü oldun başımıza. Ahahaha!
-Yok, usta ayıp ediyorsun ne bölücüsü. Hay Allah! Ben yıllardır şarj diye biliyordum.
-Ahaha! Ah be oğlum hiçbir şey bilmiyorsun. Öğrenirsin zamanla. Haydi, sen de kalk denize girelim.
Üstsüz olmayan adam da kalktı ayağa. İkisi de biraları ellerinde sahile indi. Zincirli adam oldukça neşeliydi.