Deneme

Nar Reçeli

pomegranate-nar-red-kırmızı

“Bütün yetişkinler bir zamanlar çocuktu. Ama sadece çok azı bunu hatırlar.”

Küçük Prens

     Mutfak sessizdi. Çaydanlık huzursuz, tabaklar tedirgin… Buzdolabı ise gizemli ve anlaşılmaz bir şekilde neşeli… Musluk hemen ardındaki pencereden dışarıya bakıyordu ağlamaklı. Bahçedeki nar ağacı gülümsüyordu. Karşıt duygular birbirlerini etkisiz hale getirerek mevcut sessizliği koruyorlardı. Uykuya bir türlü doyamayan anne esneyerek geldi mutfağa. Buzdolabı sabırsızlandı. Musluktan birkaç damla yaş aktı. Sessizliğin yüreği bunalmıştı, ortamın gerginliği giderek artıyordu. Anne, buzdolabının kapağını hafifçe aralayarak raflarda göz gezdirmeye başladı. Beklenmedik bir anda yer döşemesinde yankılanan çıplak ayak sesleri, sessizliğin ızdırabını dindirdi. Çocuk koşarak annesinin bacaklarına sarıldı. Boyu ancak bir buçuk arşın kadardı. Buzdolabı heyecanlandı. Sepetteki meyveler aynı anda nefeslerini tuttu. “Mutluluk saçan bir kırmızı asla gözden kaçmaz.” diye düşündü çocuğun henüz farkında olmadığı bilinçaltı. Yan yana konuşlanmış narların yanakları, mahcubiyet ile harmanlanmış bir sevinçle kızardı. Çocuk bir yandan ellerini çırpıyor, bir yandan da “nar reçeliiiiii” diye bağırarak zıplıyordu. Mutfak şaşkındı. Çaydanlık, tabaklar, buzdolabı, musluk, anne… Neredeyse herkes şaşkındı. İkisi hariç… Nar ağacının alacalı yüzünde bilgece bir tebessüm vardı. Çocuğun tüm hücreleri coşkuyla dolup taşmıştı. Narlar olan bitenden habersiz gibiydi.

     Anne yutkundu, ağzından çıkacak her kelimeyi özenle seçmeye gayret ediyordu.

     “Hayret! Nardan reçel yapıldığını hiç işitmemiştim küçüğüm…”

     Çocuk, nar ağacı ile göz göze geldi.

     “Lütfen, lütfen anne…”

     Musluk hıçkırmaya başlamıştı. Çaydanlık ve tabaklar olaya müdahil olmaktan çekiniyorlardı. Nar ağacı hafifçe fısıldadı gökyüzüne doğru. Narlar, rüzgarla gelen fısıltıya kulak kesildi. Nihayet mevzuyu kavramışlardı. Fısıltı mutfağın dengesiz atmosferinde dolaşıyordu. Anne anlamıyor, çocuk çırpınıyordu. Çocuğun bilinçaltı fark edilmeyi beklemekten sıkılmıştı. Yavaş yavaş uyanıyor, ön belleğe uzanıyordu.

     “Hayattaki en büyük gayen nar reçeli yapmak!”

     Çocuğun gözleri birden büyüdü, narin bedeni tepeden tırnağa titredi.

     “Hayattaki en büyük gayem nar reçeli yapmak!”

     Annenin nutku tutulmuştu. Seçilecek bir kelime kalmamıştı.

     Çocuk, beş yıllık ömründe ilk kez bu kadar emindi. O gün, yetişkinlere açıklama yapmaktan vazgeçti. Gelecekte, kendine bile açıklama yapmayacağına söz verdi. Mutfakta afallamış bir halde dikilen annesi, akşama kadar olan biten her şeyi muhtemelen unutacaktı. Mutfak asla unutmazdı. Çaydanlık, tabaklar, buzdolabı, musluk, nar ağacı… Onlar hiçbir şeyi unutmazdı. Yetişkinler unuturdu, çocuklar unutmazdı.

     “İşte… Unutmadım, her şeyi yazdım.”  Defterin yorgun sayfaları çevrilmekten usanmış olmasa, tüm yazdıklarını tekrar okurdu. Nar ağacının gölgesine, annesinin yanına uzanıp, mutfak penceresini gözlemeye koyuldu. Pencerenin pervazına dizdiği beş kavanoz, güneşlenmekten bir hayli memnun görünüyordu. Defter uyukluyor, nar ağacı gülümsüyordu. Mutfak mutluydu. Çaydanlık, tabaklar, buzdolabı, musluk, anne… Herkes mutluydu. Mutfakta ilk kez tek bir duygu hakimdi. “Mutluluk…”

     Artık bütünüyle farkında olduğu bilinçaltı tekrarladı:

     “Mutluluk saçan bir kırmızı asla gözden kaçmaz.”

     Güneş, yaratıcı ressam, gökyüzünde kırmızı hatlar bırakarak batıyordu. Aynı anda, mutfak penceresinin pervazındaki kavanozlarda, kırmızının en güzel tonunu taşıyan nar reçeli bulunuyordu. Beş yaşında hissettiği coşkuyu hala yüreğinde taşıyordu. Bilinçaltı, ön belleğine harikulade bir cümle bıraktı:

     “Mutlak mutluluk, nihai amacımıza eriştiğimiz anda vuku bulan, unutulmaz hatıraların imzasını taşıyan bir mucize.”

     Çocuk, kırk beş yıllık ömründe ilk kez bu kadar mutluydu. Kırk beş yaşında olmasına rağmen yetişkin gibi hissetmiyordu. Hayatını nar yetiştirmeye adadıktan sonra nar reçeli yapıp satarak geçimini sağlamıştı. Kırk yıl önce kendine verdiği sözden asla dönmemiş, kendisi dahil hiçbir yetişkine açıklama yapmamıştı. Annesi gidişata ayak uydurarak her daim yanında yer almıştı.

     Annesi nar ağacının huzurlu gölgesinde şekerleme yapıyordu. “Nar reçeliiiiii” diye bağırmak geldi içinden, ama annesini uyandırmaktan çekindi. Ayağa kalktı, aradan geçen kırk yılı düşündü. Alelade görünen bir gayenin, eşsiz bir mutluluğu beraberinde getireceğini kim tahmin edebilirdi? Zihninde çakan şimşeklerin acil çağrısıyla sandalyeye yöneldi. Ön belleğindeki harikulade cümleyi unutmadan yazmak için derhal defteri uyandırdı. Çünkü yetişkinler unuturdu, çocuklar unutmazdı.


Previous ArticleNext Article
%d blogcu bunu beğendi: