Ozan Önen diyor ki “Aşk, avaz avaz bağırmak isterken dilsiz kesilir kimi zaman. Konuşturacağına, harfleri birer ikişer yutturmayı sever çoğu zaman.” Siz de katılmıyor musunuz buna? Sevince, âşık olunca ya da en basitinden hoşlanınca bile kalbinizin sesi o kadar yükselir ki sanki sizin yerinize o konuşur. Belki de bu yüzden dilsiz kesiliriz çoğu zaman. Kim bilir? Ben şimdiye kadar hep sustum, konuşamadım hatta seviyorum bile diyemedim böyle mertçe. Aslında şimdi düşününce içten gelerek en son ne zaman seviyorum dediğimi hatırlamıyorum anneme ya da kardeşlerime. Babama ise deme fırsatını çoktan kaçırdım. Neden korkuyoruz bu cümleden bilmem. Sevdiklerimiz ya da biz, hiçbirimiz bu dünyada kalıcı değiliz. Neden esirgiyoruz böylesine güçlü bir cümleyi birbirimizden? Çok mu güçlü, biz mi çok zayıfız. Yoksa dilimize çok mu sakız ettik de anlamsız gelmeye başladı.
Şimdi düşünmenizi istiyorum. En son ne zaman birisine seviyorum dediniz, ama böyle telefondan yazdığınız o elektronik duygularınızla ya da o elektronik sesiniz ile değil. Karşısına geçip, gözlerine bakıp ne zaman haykırdınız sevdiğinizi ya da fısıldadınız kulağına… Anımsayamıyorsunuz değil mi belki de hiç yapmadınız böyle bir şeyi benim gibi. Ben yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Aklım hala yapamadıklarımda. Önce sevmekle başlayabilirim yapamadıklarıma. Ya da sevmek fazla gelirse hoşlanabilirim mesela birisinden. Sonra severim onu sonunda ise âşık olurum. Sonra insanlara onu anlatırım. Gelir size anlatırım. Anlatırım ki sevmek neymiş. Ben çok geç kaldım sevgiye, ben korktum sevmekten, ben çok korktum sevdiğimi söylemekten. Belki siz benim kadar beklemezsiniz, korkmazsınız.
Son olarak Shantaram’dan bir parça paylaşayım sizinle. “Sevgi istememizin ve onu çaresizce aramamızın nedenlerinden biri de sevginin yalnızlığı, utancın ve kederin tek ilacı olmasıdır. Fakat bazı duygular kalbimizde öyle derinlere gömülüdür ki sadece yalnızlık onları tekrar bulmanıza yarımcı olabilir.” Kim bilir belki sevgi arıyoruz hepimiz ama hiç kimseye sevgi vermeden.. Ya da sevgi duygularımız o kadar derinlere gömülmüş ki bulmak için yalnızlığı tercih ediyoruz…