Deneme

4631 Adım

Bu meyhanede ölü adamlar eşlik edemedikleri şarkılarda boğuldular, kolları kesikti. Yalnızdı masa ve sandalyeler. Sonra akşam durdukça huysuzlandı ellerinde ve ben ölebildiğim her ne varsa bağışladım otobüs duraklarına. Göz çukurlarım tenhalaştı silah sesleriyle bilmiyorsunuz. Uzundu yollar, yürüdükçe bir şehre okyanuslar taşıdım. En yüksek binaların üzerinde ölü adamlar daha yakın olurlar diye Allah’a, yas tuttular. Bilmiyorsunuz döküldü kirpikleri.

Meyhanelerde sabaha karşı cinayetler toplanırdı. Kimi asardı göz kapaklarını, kimi gözyaşlarını kirli bıçaklardan geçirirdi. Ama mutlaka bir cinayet olurdu meyhanelerde en çok sabaha karşı. Bu meyhanede öylesine sabahlar vardı, bazı müşterilere demli çaylar vardı, evde kalan çocuk sesleri. İlk üç düğmesi açılmış gömlekler vardı, susuzluklar vardı. Benimse dudaklarım çatlaktı bu yüzden karşı koyamadım rüzgârlara. Bilmiyorsunuz yüzüm asfaltta açan bir çiçektir artık, adımların arasında savulup duran ve göç kuşları yormaktadır sessiz gün batımlarını. En yüksek binaların üzerinde ölü adamlar daha yakın olurlar diye Allah’a bir el tarafından boşluğa bırakıldılar. Bu meyhanede ölü adamlar eşlik edemedikleri şarkılarda doğdular. Siyahtı gözleri, yeşildi, maviydi. Akasyaları ve akşamsefası çiçeklerini severlerdi. Hangi kadehin izinde bulunsalar, hangi otobüs durağında ıslansalar yağmurda, giderlerdi. En çok sokaklarda ve satır aralarında varlığın gelmişine geçmişine küfrederlerdi.

Bu meyhanede terkedilmiş sözcükler birikirdi. Bir keresinde dört bin altı yüz otuz bir adımda kestiler yollarımı. Önce kollarım sandım. Ben yaşadığım coğrafyada, ölü bir adamdım.


 

Previous ArticleNext Article