Bir umut var demek ki
hâlâ bizi
Yaşamakta tutan,
Bir kuş göğsü sıcaklığında.
Sahi,
Nedir insanı bunca kimsesiz,
bunca yorgun hissettiren,
asılsız duygu;
Rabb’i var iken.
Yaşıyoruz demek ki,
Su, yolundan akar gibi,
Rüzgar, eser gibi dalları yalayarak,
Yalancı, bilgisiz, hunharca.
Bir dikiş tutturmadan.
Bir de, beğeniler dikiyoruz kendimize,
Tülden kabarık elbiseler,
Birbirimize beğendiriyoruz.
Kimsesizliklere sarıyoruz
Yalan iftiharları,
Bir bakmışız akşam,
Yalnızlık çökmüş yine
Unutmuşuz,
Nedir gerçek,
nedir yalan..
Sonra zaman,
Bir bir sarmış geçmişi önümüze
Yaşayan pişman,
Yaşamayan pişman.
Bir arı iğnesinde bulmuşuz
acı ve tatlıyı birlikte,
Hangisi ilaç, hangisi zehir,
Unutmuşuz.
Bir bilmemek varsa işin içinde,
Çıkamazsın.
Nankörsün bir kere
ve
kibirli.
Yıkıyorsun dokunduğun bütün kalpleri.
Geriye cam kırıkları,
Keskin kenarlı,
öteye kurulmuş
Canlı bombaları.
Suskunluklar kalıyor geriye.
Bir müddet.
Unutuyoruz.
Unutamadığımız
bütün işkenceleri.
Geriye kalıyor yalnız
vicdan azapları…
Şairden dipçe:
Türkiye Türkçesi:göğercin [ Hızır Paşa, Müntehab-ı Şifa, <1410]
<< Eski Türkçe: kögerçin/kögürçin güvercin § ETü köger- mavileşmek, göğermek (< ETü kȫk mavi +Ar-) + ETü +çin kuş adlarında görülen bir bileşen(kaynak:http://www.nisanyansozluk.com/?k=g%C3%BCvercin&lnk=1)