Bizleri art arda bırakıp gitmeleriyle derinden üzen Dr. Engin Karakuş, Dr. Ece Ceyda Güdeme, tıp öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu ve diğer tüm meslektaşlarım anısına…
Mekanları cennet olsun.
I.
Yeşil acılar sürün yaralarınıza
Ameliyat örtüleri gibi yemyeşil
Ağrısız her uykunuzda
Uykusuz sabahlarımızın güneşsizliği
İçimize attığımız çığlıklar,
Korkular, karanlıklar, yalnızlıklar
Çırpınmalarımız,
Eski çağlardan beri
Duymadığınız,
İşte işaret edilen komşu çocuğu,
Sermaye çocukluğumuz
Sermayesi gençliğimiz olan
İşte bu size duruşumuz
Zorlanan kulaklarınıza
hiç çalınmaz sesimiz
Ve bakılmaz
ve izlenmez gözlerimiz
Çarpıp geçilir görülmeden
bedenimiz
Kalabalık koridorlarda.
Eksiliyor canlılığı bakışlarımızın
Ölmesek de ölüyoruz işte
Çaresizliğimizde, yalnızlıklarımızda
Bazen ölmeden gömülüyoruz
Geceleri morgun önünden geçiyoruz
Ölümün huzuruna imreniyoruz belki
En yakınlardan bile duyulmuyor sesimiz
Biz gidiyoruz.
Yeşil acılar sürün yaralarınıza
Ameliyat örtüleri gibi yemyeşil
Ağrısız her uykunuzda…
II.
Uykularımızdan,
mutluluklarımızdan,
aile sofralarımızdan,
umutlarımızdan,
hayatlarımızdan
Steril bir tepside
sunuyoruz size,
Gecesiz gündüzsüz,
Bayramsız vakitsiz
Ellerimiz, alnınızda
Yüreğimiz acınızda.
Canımız tatlı olsa
burada olur muyduk zaten,
Bin neden belki
İmrendik ölüm uykusuna
Kurtulup ışık ve seslerinden
öten monitörlerin
Toprağın karanlık rüyasına.
Ruhumuz daralırken bu cendere içinde
Bilemezsiniz yaşamadıkça
Ne acılar saklıdır yüreğimizde…