Eleştiri

Çivisi Çıkmış Dünya – Amin Maalouf

Çivisi Çıkmış Dünya - Amin Maalouf - disordered people

Nasıl bir dünya?

Kimlik kavgalarının ideolojik savaşlara üstün geldiği, dünya bloklarının uygarlıklar mücadelesi çıkışlı kanlı veya kansız bir devrimle sonuçlanmış kesimleriyle uzlaşmada sıkıntı yaşadığı, özellikle göçmenlerin görmek istediği anne sıcaklığının, Avrupa ülkeleri ve Amerika nezdinde üvey evlat şeklinde karşılık bulduğu, işte tam da bu noktada devreye girebilecek -görünüşte- ortak ilkeleri (eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi…) savunan Avrupa Birliği’nin Soğuk Savaştan bu yana elde edebileceği gücü nerede kullanacağını bilmediği; kullansa dahi bunun getireceği sorumlulukları alma isteğinde tutarsızlık gösterdiği, Amerika’nın gücü, sahip olduğu kültürel ve bilimsel niteliklerini dünyaya benimsetme yolunda, güç dengelerini yeniden sağlamak için (Özellikle Nasır’ın askeri hezimetinin -Süveyş Krizi- yanında ezik kaldığı siyasi başarısından sonra) benimsetme, yayma ve aşılama yerine, bir nebze de olsa Sovyetler’e güç gösterisi amacı taşıyan askeri alanda ezici bir silahlanmaya yönelttiği, kendini yakın tarihiyle değerlendirip ezilmiş hisseden halkların, toplulukların ileriye bakamayışı neticesinde, eski başarılarını dikte etmeye çalıştığı, kültürel küreselleşmenin, iletişimdeki küreselleşmenin hızına yetişememiş olduğu bir dünya…

Kafalardaki gelecek kaygısı, dünya ulusu olarak başımıza gelebilecek felaketler konusunda, kısmen bilinçsizlik kısmen umursamazlık kısmen de çıkar sebeplerinden dolayı bir “ne olacaksa benden sonra olsun”culuk…

Lübnan doğumlu, aynı zamanda da bir Fransız olan Maalouf, belki de bu endişeleri en içten anlatabilecek bir insan. Tam bir dünya ulusçusu, kültüre saygı duymanın salt bir şekilde “karışmama ve karıştırmama”dan ibaret olmamasını isteyen, cemaatleştirme yoluna gidilmesindense ezilen halkların onurlarının geri verilmesi için harekete geçilmesini daha gerekli bulan, uygarlıkların oluşumuna bakıldığında zaten çok sesliliğin birliğiyle var olduğunu, bunun yeniden düzenlenerek kavgalara son verilip ilerideki sorunlara karşı birlik oluşturulabileceğini savunan, dünyanın iletişim ve bilgi ağlarının küreselleşmesine, kültürlerin tek bir uygarlık (dünya uygarlığı) olarak erişmesini isteyen bir göçmen…

Amin Maalouf kitabında, yüzyıllardır süre gelen kültürlerin, yanlış politikalarla sömürülmesinden ve hatta bazen katledilmesinden, azınlıklar ve göçmenler konusunda, uygarlıklar arası arabuluculuk edebilecek kişi veya kişilere gösterilmiş yıldırma politikalarından, cemaatçilik ve ulusçuluk kavgalarından sıyrılamayan Arap dünyasından, halifelik ve papalık kavramlarından, bunların getirdiği veya getiremediği şartlardan, komünizm ve kapitalizmin savaşından yenik çıkan uluslardan, verilen amansız savaşların altında yatan dünya siyasi dengelerinden, genel ve özel hatlarıyla çeşitliliğin yönetilmesinde yaşanan sıkıntılardan, meşruiyet kavramı ve niteliklerinden ayrıntılarla fakat kanıt vermeksizin bahsetmiş. Dışarıdan üstünkörü bakıldığında Maalouf’un düşünce ve ideallerinin ilham noktası her ne kadar Avrupa olarak görünse de, kendisini ait hissettiği iki uygarlığın da eksi ve artılarına, başarı ve başarısızlıklarına, Arap-İslam kanadının çaresizliğine, Avrupa kanadının ise elinden geldiğini yapmamasına yer vermiş. Bu noktalarda onun kendisiyle çelişmediğini görmek mümkün. Öz eleştiri yeteneği yüksek, dikteci olmaktan kaçınan bir yazar. Bu çıkarımları yapmak da, kendi kaleminden çıkan “kendimce, bana göre, bence” kelimeleri düşünüldüğünde, zor değil. Bana göre Maalouf, Maslow’un “kendini gerçekleştiren insanların özellikleri”ne sahip. Kitabında yaptığı çıkarımlar, üretilebilecek çözüm yollarına odaklanmadan önce, problemleri görebilme yetisi de buna kanıt olabilecek güçte. Fedakarlıklar yapılması söz konusu olduğunda elinden geleni ardına koymayacak, dünya halklarının meşruiyetine erişebilecek bir kişi ya da kişiler bütünü arıyor. Bana kalırsa bu ütopik olmasa da; ulusların şu anki durumu göz önünde tutulduğunda, önüne çok engel çıkacak bir ideal. Bu kitap bence Maalouf’un gerek kendi yaşamından edindiği tecrübeleriyle gerekse dünya siyaseti ile ilgili bilgileriyle, gelme olasılığını yüksek gördüğü bir felaketin, önceden fark edilip tüm dünyada bütüncül bir hareket başlatma isteğini yansıtıyor. Bunun yanında, kendi bildiklerini aktarmak, ufak çaplı da olsa merak uyandırmak ve bilinç yaratmak istediği de söylenebilir.

Dünya siyaseti hakkında fazla bilgisi olmayan kişiler için, uyandırabileceği merak ve duyarlılık nedeniyle; bu işin içinde olanlar, olmak isteyenler ya da bir şeyler öğrenmek isteyen insanlar içinse bir haykırışı duymaları için önerebileceğim bir kitap.


Previous ArticleNext Article
Leyla ile Mecnun'da herhangi bir anda karşınıza çıkabilecek kadar at, bunun üzerinden felsefe yürütecek kadar filozof. Yani o kadar yürütebiliyor anca. O da bir şey.
%d blogcu bunu beğendi: