On üç. Bildiğimiz on üç. -Sakalları da düzeltelim mi yavrum? -Yok ağabey. Onlar en candan arkadaşım. -Arkadaşın ama altları …

On üç. Bildiğimiz on üç. -Sakalları da düzeltelim mi yavrum? -Yok ağabey. Onlar en candan arkadaşım. -Arkadaşın ama altları …
12. On iki. Bildiğiniz on iki. Dünya yuvarlakmış. Öyle demiş akıl çağı çocukları kiliseye karşı. Eğer dünya hakikaten yuvarlaksa bir …
İçimde şuursuz bir ses Bir sonraki durağı soruyor Düşünüyorum! Sonra bir simit parçasına kanıp Seyre dalıyorum uzak şehrin martıları gibi …
Kadıköy’ün Arnavut kaldırımlı sokaklarının arasında, tavanı boğucu renkli ışıklarla, duvarları alakasız Amerikan popüler kültürü öğeleriyle donatılmış, kendini sıra dışı sanan …
Bir bendim sanki bir bendim ki o kadar olur Ben bir kaba doldum Ben bir kaptan boşaldım Öyle bir ben …
Cılız bir çocuk gibiyim Düzenli bir karmaşada Sırtımı kayalıklara vermiş, oturmaktayım Çıtırdayan odunlara nefretim Buruşturup attığım kağıtlara Yazamadan biten kalemlere …
Kimseye anlatmadım seni anladım. Biraz zor oldu uyudum uyandım. En son Martin Eden’ı buldum sahafta Senin haberin olmadı. Senin hiç …
Çocukluk bitip de arkadaşlarımızla dışarıdan yemek yer olunca, yakın çevremde hiç şahit olmadığım bir davranış biçimi gözlemliyordum: Ekmek arası bir …
11. On bir. Bildiğimiz on bir. -Aylık gelirin ne kadar ayıptır sorması? -Söylemesi de ayıp kardeşim. -Bin liranın altında olduğunu …
10. On. Bildiğimiz on. Yazlık bir yerdi. Ağustos’un üçü, beşi, altısı. Güneş ufak ufak izin isteyerek garba çekiliyordu. Bir yazlık …